Bir şey mi arıyorsunuz?

Peptik Ülser Testi

Peptik Ülser Testi

Peptik Ülser Nedir, Nasıl Tespit Edilir?

Ülser, Duedenal (halk arasında oniki parmak bağırsağı) ve midede Helicobacter Pylori bakterisi, Non-Sterodial Antienflamatuar ilaçların (aspirin ve türevleri ile antiromatizmal ilaçlar) kullanımı ile çeşitli kortizonlu ilaçlar, genetik yatkınlık, stres, aşırı çay ve kahve tüketimi ve çevre kirliliği, çeşitli kimyasallara maruz kalma genel sağlığı olumsuz etkileyebilecek koşullar sebebiyle oluşan yaralara verilen isimdir. Künt ve sivri uçlu cisim yaralanmaları da ülser oluşumuna sebep olabilir.

Peptik ülser daha çok 60 yaş üstü bireylerde görülürken, kadınlarda görülme ihtimali erkeklerden daha fazladır.

Ülser Nasıl Oluşur?

Yaralar, insan nüfusunun %50-80’inin sürekli olarak enfekte olduğu Helibacter Pylori’nin, mide içerisindeki üreaz aktivitesi neticesinde oluşur.

Üreaz, asıl olarak bakterinin, mide içerisindeki üreyi hidrolize edip NH3 (amonyak) ve CO2 (karbondioksit) üretmesinin ardından, amonyağın H2O (su) ile etkileşime girmesiyle H (Hidrojen) ortaya çıkartması ve kendi etrafında alkalileştirmesidir.

Bu aşamada ortaya OH (Hidroksit) iyonları da çıkar. Helibacter Pylori bu şekilde etrafında PH’ı daha yüksek bir ortam yaratarak kendisini mide asidinin korosif etkisinden korur ve hayatta kalır.

Bakteri ürettiği Adezin proteini ile mide epiteline yapışır ve spiral şekli, sahip olduğu flajeller ve Proteaz enzimlerinin yardımıyla kendisini mukozaya sabitler.

Bakteri etrafındaki OH iyonları bazal özellikler gösterdiklerinden dolayı, asidik bir ortama sahip midenin yüzey epiteline zarar vermeye başlar.

Helibacter Pylori ilk olarak mukus doku ile epitel hücrelerin arasında kolonize olmaya başlar ve burada inflamasyona yol açarak ülser oluşumunu başlatır.

Bu aşamada kişi gastrit semptomları göstermeye başlayabilir. Günümüzde rahatsızlığın bu noktadan sonra Duodenal, Peptik (Gastrik) ülsere dönüşmesi veya mide kanserine yol açması genetik ve çevresel faktörlerle açıklanmaya çalışılmaktadır. Konu ile ilgili araştırmalar devam etmektedir.

Ülser Tedavi Edilmediğinde Ne Gibi Sağlık Sorunlarına Yol Açar?

Ülser rahatsızlıkları üst sindirim kanamalarının en önemli nedenidir. Ülser rahatsızlıklarının erken teşhis edilip tedavi edilmemesi çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

Ülser rahatsızlıklarının en belirgin belirtileri batın (karın) bölgesinin üst kısmında yanma ve sızlama şeklinde ağrılardır.

Ağrılar genellikle yemek aralarında yoğunlaşsa da gece gelen nöbetler uykudan uyandırabilir. Bulantı, kusma ve iştahsızlık gibi tipik belirtileri her hasta göstermez.

Bu belirtileri gösteren hastalarda ağrı sırasında kusmak ağrıyı azaltır. Bu ağrıların ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde yoğunlaştığı gözlenmiştir. Ülser, farklı şekillerde ilerleyebilen bir hastalıktır.

Bunlardan ilki Perferaston olup, ülseri midenin veya Duedenal’in bütün katmanlarının delinmesine yol açarak, organ içindeki mide asidinin veya pepsin sıvısının (on iki parmak bağırsağında bulunan sıvının) karın boşluğuna sızmasıdır.

Vücuttaki bütün organ ve dokulara büyük zararlar verebilen PH oranları çok düşük olan bu asidik sıvıların karın boşluğuna akmasıyla hastanın batın kısmı sertleşir ve ani keskin ağrılar yaşamaya başlar.

Bu noktaya ulaşan ülserin ilaçla tedavisinin başarı şansı çok düşüktür ve genellikle cerrahi müdahale gerektirmektedir.

Pylorik kanal veya Duedenal’de oluşan ülserler sebep oldukları inflamasyon (şişme, kabarma) ile burada tıkanmaya sebep olabilir ve bu tıkanma midede sindirimi tamamlanmış besinlerin emilmek için Duedeanal’e ilerlemesini engelleyebilir.

Bu esnada midenin asit üretmeye devam etmesi neticesinde, hastada kusma refleksi başlar.

Bu yönde ilerleyen ülser, hastanın çok hızlı kilo vermesine yol açtığı gibi, besin yetersizliği sebebiyle sekonder komplikasyonlara da yol açarak bağışıklık sistemi, kalp ve damar rahatsızlıkları gibi sorunların oluşmasına sebep olur.

Bunun yanında mide ülseri olan kişiler “kahve telvesini” andıran bir renkte mide içeriği kusar ya da “katran rengi” siyahında gaita dışkıladıkları da görülmüştür.

Bu belirtileri gösteren hastaların, en hızlı şekilde en yakın sağlık kurumuna başvurması gerekmektedir.

Tedavisi yapılmayan veya müdahale edilmeyen ülserin zamanla mide ve onikiparmak bağırsağı kanserine evrilmesi mümkündür. Bireylerin hayat kalitelerinin ciddi olarak düşmesine yol açan bir rahatsızlıktır.

Testler

Ülser, semptom göstermeden, fiziki muayene veya ultrasonda tespit edilemez.

Semptomlar başladıktan sonra doktorlar en az iki hafta mideyi rahatlatan ilaçlar kullandırarak sorunun ülser mi yoksa farklı bir sebebi mi olduğunu anlamaya çalışırlar.

Şikayetlerin devam ettiği durumlarda farklı testler yardımıyla kesin teşhisi yapılabilir.

Uygulanacak testler invaziv ve non-invaziv testler olarak ikiye ayrılır. İnvaziv testler vücut içine müdahale de bulunarak yapılan test ve gözlemler iken, non-invaziv testler alınan örneklerin tahlillerden geçirilmesiyle uygulanan test ve gözlemlerdir.

Gastroendoskopi

Ülserin teşhisi için en etkili yöntemdir. Ucunda kamera olan bir cihazla mide içinden doku örneği alınması (biyopsi) işlemidir. Ortalama olarak 10 dakika sürmektedir.

Biyopsi ile alınan parçalara laboratuvarlarda kültür, hızlı üreaz ve simir testleri uygulanarak midede Helibacter Pylori bakterisinin olup olmadığı tespit edilir.

Kültür testi sonuçlarına göre kullanılacak antibiyotik seçimi de gerçekleştirilir.

Tercihen birer yıllık aralıklarla gerçekleştirilen ve Antrum’dan en az 2, Korpus’tan 1 örnek alınması ve farklı yılların sonuçlarının karşılaştırılması işlemine Histoloji denir ve ülserin gelişiminin takibi için oldukça önemlidir.

İkinci sınıf olan Non-invaziv testlerde vücuda mekanik araçlarla müdahale edilmez. Bu testler hasta için daha konforludur.

Üre Nefes Testi

Hastaya Carbon-13 ve bazal bir solüsyon içirildikten yarım saat sonra özel tüplere soluması istenir.

Midede bakteri ile etkileşime giren solüsyon, C13O2 oluşmasına sebep olur ve nefes verildiği zaman bu gaz vücuttan atılır.

Özel ölçüm aletleriyle kolaylıkla tespit edilebilen bu gaz sayesinde bu test hem çok hızlı, acısız ve sensitivesi çok yüksek sonuçlar verir.

Aynı test Carbon-14 izotopu ile de nükleer tıp laboratuvarlarında da gerçekleştirilebilir. Bu test yaklaşık olarak 45 dakika sürer. Sonuçlarının çıkması ortalama 2 gün alır.

Testten en az 6 saat önce hiçbir şey yenmemesi, bir saat öncesinde sigara dahil hiçbir şey yenilip içilmemesi gerekmektedir.

Testten önce doktora mevcut alerjiler hakkında bilgi vermek yüksek önem taşımaktadır. Testten önce iki haftalık periyodda hiçbir antibiyotik ve mide ilacı alınmamış olması testin doğruluğu açısından çok önemlidir.

Seraloji Testi

İnsan vücudu kendisine zararlı olabilecek yabancı bir madde, virüs, mikroorganizma ile karşılaştığı zaman, antikor üretmeye başlar.

Bağışıklık sistemi bu şekilde çalışır. Vücut içerisinde Helibacter Pylori bakterisi bulunduğu zaman, bağışıklık sistemi bu bakteriyi yok etmek veya etkisiz hale getirmek için IgG antikoru üretmeye başlar.

Seraloji testi, kanda bulunan IgG varlığını tespit etmek için yapılan bir testtir. Hastadan alınan kana uygulanır.

Alınan kanın pıhtılaştıktan sonra kalan sıvı kısmına serum denir ve bu kısım antikorları barındırır. Serum içinde IgG varlığını tespit etmek için Elisa testi yapılır. Kanda IgG antikoruna rastlanırsa, vücutta hala H.Pylori bakterisi var demektir.

Gaitada Gizli Kan Testi (GGK Testi)

Mide, on iki parmak veya kalın bağırsakta kanama olup olmadığını tespit etmek için yapılmaktadır. Gaitada kan tespit edilmesi, ülser veya kanser olma ihtimali olduğunu gösterir.

Ön test niteliğindedir ancak, kanın miktarı da kanamanın ve yaraların şiddeti hakkında fikir verebilir.

Benzidin, O-toluidin ve slayt olmak üzere 3 türü vardır. Sağlıklı bir sonuç için birer hafta arayla üç kez tekrarlanır.

Kansızlık şikâyeti olan ve 50 yaşını üzerinde bulunan her bireyin yılda 3 kez yaptırması tavsiye edilir. Genellikle farklı testlerle desteklenir.

Baryumlu Özefagus – Mide – Duodenum Grafisi

Esasen özefagus (üst sindirim sistemi – yemek borusu) bölgesinde yaşanan rahatsızlıkların teşhisi için kullanılan bu yöntem, mide ve duodenum için de kullanılabilmektedir.

Baryum ihtiva eden bir sıvı içilirken ve içildikten sonra vücut içindeki dolaşımının X ışınları (röntgen) ile takip edilmesi yöntemidir.

Yaraların tespit edilmesinde kullanılabilir ancak bakteri tespiti konusunda etkisizdir. Endoskopik yöntemlerin gelişmesiyle kullanımı büyük ölçüde azalmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

You may use these <abbr title="HyperText Markup Language">HTML</abbr> tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

*

× Whatsapp Destek Hattı
Bizi Arayın