Kandaki şeker miktarının 8-10 saatlik bir süre sonucunda ölçülmesi işlemine; açlık kan şekeri testi denilmektedir. Bu test sonucunda ölçülen şeker miktarı 100 mg/dL’den az ise kandaki glikoz oranı normal kabul edilmektedir. Fakat bu testin 126 mg/dL ve üzerinde çıkması diyabet tehlikesini göstermektedir.
Açlık Kan Şekeri
Yazı İçeriği
Vücut, enerji ihtiyacını besin öğeleri arasında yer alan protein, yağ ve karbonhidrattan sağlamaktadır. Karbonhidratların metabolizması sonucunda ise kan şekeri ortaya çıkmaktadır. Vücudun en mühim enerji kaynağı olarak bilinen glukoz, metabolik işlevlerin yerine gelmesi adına oldukça önemlidir. Bu nedenle; insülin üretim ve kullanmada yaşanan aksaklıklar sonucunda glukoz hücrelerimizde enerji olarak kullanılamamakta ve vücuttaki metabolizma aksamaktadır.
Bağırsaklardan emilerek kana karışan glukoz; vücudun tüm organları ile yakından ilişkilidir. Bu sebeple kandaki glukoz değerlerinde herhangi bir sorun meydana gelmesi durumunda beraberinde diğer organları da olumsuz yönde etkilemektedir. Organların tehlike altında sayıldığı durumlar daha çok diyabetin ileri safhalarında görülmektedir.
İnsülin Direnci Neden Oluşur?
Glukozun hücre içerisine girmesi ve vücuda gerekli enerjiyi sağlaması konusunda görev alan insülin, bazı durumlarda yetersiz seviyede üretilmekte ya da vücudun oto-immün sistemi ile sorunlar yaşayabilmektedir. Bunların sonucunda pankreas tarafından üretilen insülin hormonu görevini yerine getirememekte ve kandaki şeker oranının yükselmesine sebebiyet vermektedir. İnsülin etkisizliği ve yetersizliği sonucunda şekerin hücre içerisinde girememesi, kandaki şeker oranının artmasına sebebiyet vermekte ve birtakım riskleri de beraberinde getirmektedir.
Açlık Kan Şekeri Nedir?
Kandaki şeker miktarının 8-10 saatlik bir süre sonucunda ölçülmesi işlemine; açlık kan şekeri testi denilmektedir. Açlık kan şekeri ile kişilerin hiperglisemi ya da hipoglisemi risk durumları hakkında bilgi sahibi olunabilmektedir. Fakat açlık ve tokluk kan şekeri testleri tek başına yeterli bir faktör değildir. Mümkünse bu testlerin aynı gün içerisinde sıralı olarak yapılması ve çıkan sonuçların referans aralıklarına göre uzman tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.
8-10 saatlik açlığın ardından kandaki şeker miktarı 100 mg/dL’den az ise kandaki glikoz oranı normal kabul edilmektedir. Fakat bu testin 126 mg/dL ve üzerinde çıkması diyabet tehlikesini göstermektedir. Bu durumda test bir kez daha tekrarlanmalı ve çıkan sonuçlar yeniden değerlendirilmelidir.
Açlık Kan Şekeri Ölçümü Nasıl Yapılır?
Açlık kan şekeri ölçümü 8 – 10 saatlik gece açlığı sonrası ilk lokma ağıza alınmadan önceki hastadan alınan kan numunesi ile yapılmaktadır. Bu süre öncesinde kişilerin mümkünse strese maruz kalmaması gerekmektedir. Bunların yanı sıra kafein, alkol ve sigara gibi sonuçlar üzerinde etki edecek ürünlerden uzak durulması gerekmektedir.
Açlık Kan Şekeri Değerlendirmesi
Yaklaşık olarak 8 – 12 saatlik bir açlık sonrasında yapılan ölçümlerde, sonuçlar şu oranlara göre değerlendirilmektedir.
50 – 70 mg/dL | Hipoglisemi |
70 – 100 mg/dL | Normal |
100 – 125 mg/dL | Prediyabet (Gizli Şeker) |
126 mg/dL ve üzeri | Diyabet |
Açlık kan şekeri sonuçları farklı laboratuvarlara göre değişiklik gösterebilmektedir. Bu konuda ölçüm yapılan laboratuvar tarafından değerler hakkında bilgilendirme yapılmaktadır.
Diyabet Türleri Nelerdir?
Diyabetin, tip 1, tip 2, gebelik diyabeti ve pre-diyabet olmak üzere toplamda 4 ayrı türü bulunmaktadır. Her biri farklı nedenlerden ortaya çıkan bu türlerin semptomları ve komplikasyonları da farklılık gösterebilmektedir.
Tip 1 diyabet hastalığı, pankreasta insülin adlı hormonun hiç üretilememesi ya da etkinliğini koruyamaması sonucunda gelişmektedir.
Tip 2 diyabette ise; pankreasın üretmiş olduğu insülin hormonuna hücreler reaksiyon göstermekte ve kandaki glikoz enerjiye dönüşememektedir.
Açlık kan şekerinin 100 – 125 mg/dL aralığında seyretmesi durumunda kişilere diğer bir tür olan gizli diyabet, tanısı konulabilmektedir. Gizli diyabet; prediyabet ya da gizli şeker olarak da anılmaktadır. Prediyabet (gizli şeker); diyabete geçiş olasılığı oldukça yüksek olan bir dönem olmakla beraber kişilerin yaşam standartları ve beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi halinde olası risklerin önüne geçebileceği bu sebeple erken teşhisin önemli olduğu bir tablodur.
Diyabet türlerinde son olarak ise gebelik diyabeti ile karşılaşılmaktadır. Özellikle gebeliğin 24. haftasından sonra karşılaşılan diyabet türüdür ve gestasyonel diyabet olarak da adlandırılır. Annede yaşanan hormonal değişikliklere bağlı olarak, insülin hormonu görevini yeterince yerine getiremediğinde ya da pankreas tarafından yeterli insülin salgılanmadığında, glikozun enerji vermek için hücrelere yeterli girişi yapamayıp kandaki miktarının artış göstermesine bağlı oluşan diyabet tipidir. Genellikle gebelik bittikten sonra kandaki şeker oranı da normale döner.
Hiperglisemi Semptomları ve Komplikasyonları Nelerdir?
Açlık kan şekerinin 126 mg/dL ve üzerinde çıkması durumunda hiperglisemi meydana gelmektedir. Kandaki şeker oranının yükselmesi olarak adlandırılan hiperglisemi, devamlı olarak görüldüğünde yani belli aralıklarla ölçüldüğünde aynı seviyelerde seyrediyorsa bu kişilere diyabet tanısı konmaktadır.
Kandaki şeker oranının yükselmesi durumunda kişilerde görülen bazı belirtiler şu şekildedir:
- Sürekli susama
- Gece dahil sık idrara çıkma
- Halsizlik
- Sürekli acıkma (Bazı kişilerde iştahsızlık olarak seyretmektedir.)
- Ciltte kuruluk ve kaşıntı
- Yaraların normalden daha geç sürelerde iyileşmesi
- Yorgunluk
- Kilo kaybı
Hipergliseminin uzun süre olarak devam etmesi durumunda, kontrol edilemeyen kan şekeri düzeyleri damarlarda ateroskleroza, kalp ve böbrek hasarına sebep olmaktadır. Bunların yanı sıra ekstremitelerin ampute edilmesi riski de ileri düzey diyabet hastalıklarında olasıdır.
Hipoglisemi Semptomları ve Komplikasyonları Nelerdir?
Açlık kan şekeri düzeyinin 50mg/dL ve altına inmesi sonucu hipoglisemi tablosu ile karşılaşılmaktadır. Pankreas tarafından çeşitli nedenlere bağlı olarak insülinin fazla miktarda üretilmesi ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden dolayı hipoglisemi tablosu ile karşılaşılabilmektedir.
Hipoglisemiye sebep olan etmenlerden bir diğeri ise diyabet ilaçlarıdır. Diyabet tedavisi sırasında ilaç alan kimseler ilacın etkisinden ötürü zaman zaman hipoglisemi tablosuyla da karşı karşıya kalabilmektedir. İlaç düzeylerinin ayarlanabilmesi için de doktorunuz düzenli olarak kan şekeri seviyenizi ölçtürmenizi isteyebilecektir.
Hipoglisemi tablosu gelişen kişilerde genellik şu etkiler gözlemlenmektedir:
- Sinir
- Bağ ağrısı
- Baş dönmesi
- Acıkma
- Tremor (Titreme)
- Terleme
İleri düzey hipoglisemi rahatsızlıklarında özellikle yaşlı bireylerde demans (bunama) tablosu ile karşılaşılabilmektedir. Hipoglisemi durumlarında anlık tedavi için genellikle şeker içeren besinler tüketilmekte ve 15 dakika içerisinde vücudun kendini toparlaması beklenmektedir.
Diyabet Nasıl Kontrol Altında Tutulur?
Diyabet tedavisi; rahatsızlığı tamamen ortadan kaldırmamakla birlikte, rahatsızlığın semptomlarını hafifletmeye yönelik olarak gerçekleştirilmektedir. Nitekim kan şekeri uzun dönemde böbrek yetmezliği, kalp ve sinir hasarına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle diyabetin semptomlarına yönelik olarak tedavi gerçekleştirilmektedir.
Diyabet tedavisinde kişilere öncelikli olarak sağlıklı beslenme önerilmektedir. Sağlıklı beslenme ve beraberinde yapılacak egzersizler sonucunda kişilerde var olan obezite de kontrol altına alınabilmektedir. Egzersiz ve beslenme düzeni yaşam standartlarını değiştirmeye yönelik tedavilerdir.
Bunların dışında ileri düzey diyabet hastalarına doktor tarafından düzenli olarak yapılması gereken insülin takviyesi verilmektedir. İnsülin takviyesi genel olarak tip 1 diyabet hastalarına verilmektedir.
Tip 2 diyabet hastalarına ise genel olarak ilaç tedavisi uygulanmaktadır. İlaç tedavisi insülin ya da şeker düzeyini kontrol altına alacak ilaçlarla oluşmaktadır.
Bu makale tıbbi tavsiye olarak yorumlanmamalıdır. Sağlıklı yaşam rutininizde herhangi bir değişiklik yapmadan önce lütfen doktorunuzla görüşün.